Düne ait anlar...



Düne ait anlar...

07 Mart 2013, Perşembe - 10:43
"Ömrümüzü harcadığımız kaç sırnaşık sandalye, kaç bilge kaldırım taşı, kaç tane ağaç gördü gözlerimiz.”
Kaç kez su geçti derimizin ta içine…
Aslında su geçirmez diye aldığımız, kaç pahalı parka eskittik gök gürültüleri ardında…
Çift iğne yorgan ipli çıma dikişi ile çocukken yamandığımız şortumuzdan, popomuza kaç gram toz girdi?
Kaç kez tokat?
Kaç kez azar?
Kaç kez üzüntü yaşadık!
“Ne talihsiz bahtım var!” dedik kaç düğün arifesinden hemen önce?
Tam gülerken Cahit hoca okumadı mı Selami abinin selasını!
Yosun kokulu denizle tanıştığımızda “bu suları nereden getirmişler” demedik mi?
Ahh ne aptalcaydı, Buharı çıkan Pancar küspesini makarna sanmamız!
İlk kez yakalattığımız ise, çorabımızın kokusu sinmiş Malbora cigarasıydı…
Ne üzülmüştük,
Bakmayın güldüğümüze o üzüntüdendi,
Tıpkı şimdi sevinirken akan gözyaşlarımız gibi tersineydi hayat!
Haa nerde kalmıştık?
Cigarada!
Sahilden kaçak gelirdi o cigaralar… Evde yakalatsak Alimallah Jandarma telefi olurduk!
Sıkı yönettiler bizi…
Saatlerce siren sesi, mermi sesi, bomba sesi…
Patır patır patlayan altı patlarların ardından gelen babam değilmiydi!
Elmalıkta kovaladığımız kelebeğe gülmüştük ya hani?
Kelebeğin ömrü bir günmüş! Yazık!
Bir kelebek bile olamamışız meğerse…
Hep koşturmaktan, yamalarımızı görememiş… Nefeslerimiz kesik gelmiş… Oksijeni içimize sarıkız gibi çekememişiz!
Sabah kalktığımızda doğan güneşimiz değişikmiş, bulutlara zıplarken betona kafamız çarpmıyormuş şimdiki gibi…
Nalburdan aldığımız metrelerce naylon sicim yok mesela!
Yerini pilli helikopterler almış… Bak oğlum budur zevk işte misali!
El emeği göz nuru, ecnebi dolarlarımla yaptım bunu, alnımın teri soğumadan harama hile karıştırmadan aldım bunu!
Ne garip dünyadayız…
Eski eski! Dedik geri kafalı, yeni yeni! Dedik modern şebek ettik kendimizi!
Hayat seni düşünüyorum da ne çok ıskaladık, ıskalandık, ıskalattık…
Ördek sesi, kaz sesi, kuş, cırcır sesi ve bir dolu doğa mucizesi nerde kaldı?
Koca çomar bile uydu alıcısı altında yatıyor, gözleri hep havada, gelecek misafirlerimizi bekliyor!
Yangın gönlümüz, her yılda bir açıklanan yirmi dokuz liralık kanatlı otobüs seferine! Gelse de gitsek anamıza!
Otobüs dedim de aklıma geldi, İstanbul Tokat 3 gün ne keyifliydi!
Hatice’yi oradan tanıdı Asım abi…
Tüp kuyruğu insanları adam, yağ kuyruğu âlim etti!
Yardımlar toplandı, bezler asıldı… Üstüne kahrolsun ABD yazdı gencin biri, Yani oda asılmasaydı iyiydi?
Kelebeğin ömrü bir gün!
O da bugün!
Ya insanın ömrü kaç gün?
Aman Asım abi bırak kaldır kadehini de içmene bak!
Nasıl olsa yıllarca unuttuk, unutturulduk ya, kulağımızdan giren, haysiyetimizden çıkar belki! Şerefe!

0 comments :