KENDİMİZİ SEVMEYİ ÖĞRETMEDİLER..-Esra OSKAY

Asıl sorun kendimizde ama bunu kabullenen kim?
Bir anne ve babanın sevgisiyle dünyaya gelsek te yalnızdık.Tek başımıza ağladık,güldük,emekledik,ayağa kalktık ve yürüdük.Yürümeyi öğrendiğimiz o günden beri hep koşuyoruz hızlı adımlarla…
Okula başladık,ailemiz için iyi notlar almaya çalıştık.Onlar mutlu olsun diye onların istedikleri sınavlara yarışı atı gibi girdik,... çıktık.Kimi zaman skora yetiştik kimi zaman sokara çeyrek kala tökezledik.
Ergen olduğumuzu anlamadan,nasihaatlar sıralandı karşımıza…’’Sağa sola bakma,yürü ,çalış kazan adam ol..!’’ komutları ekmeğimiz,çikolatamız gibi beslenme çantamıza konuldu.
Anne, babalar mutlu olsun diye girmediğimiz sınav kalmadı.İmtihanlara koşarken ergenliğin sonuna yaklaştık.
Doğduğumuz günden beri öyle doldurduk ki bilinçaltımızı, kimselere içimizdekileri açamadık,söylemedik.
Çünkü;hala biz,’’Biz’’ değil, onların kumandasındaydık.
Üniversite, dedik kazandık,çabaladık diplomayı aldık.İş ,dedik en güzel işlerde yada geliri güzel işe girdik. Koltuklara konduk,kapılara ve masa üzerindeki isimliklere nerdeyse altın kaplama yaptırmadığımız kaldı.Afilli ad ,soyadlarımızı yazdık.Babamızın soyunu, soyadımızın anlamını koruyalım,ebebeynleri mutlu edelim diye…
Baba, parası yemekten kurtulup,kendi kazancımızı yemeğe başladık.Marka merakına sarıldık,en paha giysileri ,arabaları ,evleri aldık.Lüks yerlerde ,yıllanmış içkilerle dans ettik…
Sonra başladılar; ‘’evlenmelisin..! ‘’diye…
Ya, okuldan bir arkadaşımızla yada karşımıza çıkan bir iş arkadaşıyla bakıştık,anlaştık, sevip evlendik.Sevgiliyi mutlu edelim diye,bir paspas olmadığımız kaldı.Uçan sinekten kıskanır kollar olduk.O mutlu olsun diye palyaço bile olduk..Sevgilinin, elini tuttukça hayat anlam kazandı.Sevginin manasını ona sarılınca anladığımızı anlayacak kadar kendimizi şartlandırdık.
Kendimizi yalnız bulduğumuz bir gece yarısı; ya da iş yerindeki o şatafatlı koltuk üzerindeyken,birden içimizden bir kurşun tam alnımızın ortasına düştü;
...Mutlu olmadığımızı anladık.Yalnız hissettik onca insan içinde kendimizi;
’’Bu işte bir arıza var…! ‘’ Demeye başladık.!
İki, ila iki nasıl ki dörtten başka bir şey değildi ,içimizdeki sıkıntıda tıpkı dört gibi vazgeçilmez ,değişmez olmuştu.
İçimizden birileri sürekli;
‘’Yorgunsun sen,yalnızsın sen’’ demeye başlamıştı bile…
Bir akşam evde kendimizi yemek masasında yalnız bulduk.Sonrasında sevgiliyi,hep bir adım geride beklerken gördük.
Birden karşımıza çıktı.
’’Sevgi bitti’’ dedi,’’Aşık oldum bir başkasına’’ dediğinde birde kocaman hüsranla tanışmaz mıyız.!
Yapacak bir şey yoktu…Sevgiydi, bu elbette saygı duyulması gerekiyordu.Birkaç eşyayı aldığımız gibi yalnızlık yoluna koyulduk.Zaten hep yalnız değilmiydik? Birileri ,içimizden zaman zaman dememiş miydi,
’’Dikkatli ol ,fazla koşma,kendine zaman ver ,dinlen ‘’diye.. Dinlemedik işte o içimizdeki sesi.
Sevmedik ,kendimizi,önemsemedik ruhumuzu,benliğimizi…Kaldık mı yine benliğimizle ve o tıka basa doldurduğumuz bilinçaltımızdaki beraberlikle…Ve; dolu ,dopdolu doludizgin geçen dünümüzden ise yanımızda ,elimizde hiçbir şey kalmamışken… 
Birden kendinize geliyor ve bir bakıyorsunuz etrafınıza, her şeyiniz var,maddi olarak .Ama manevi kocaman bir boşluk,yanı başınızda..! 
Çünkü ;biz kendimizi unutmuşuz…Başkalarını mutlu edelim derken meğerse; kendimizi sevmemiş,bilinçaltımızı başkalarının egosu için mahvetmişiz…
Kaldık mı, yine tek başımıza doğduğumuz günün çıplaklığı gibi yalın ve yalnız duygularla aç,susuz kalmış benliğimizle;yapacak bir şey yok sadece kendiniz hoyratca hırpalayanlara; ’’Geçmiş ola…!’’
Kendimizi sevmemiz dileğiyle… 
Esra Oskay




0 comments :