ÖZLEDİM YAHU! -Deniz Savcı
Bir varmış, bir yokmuşlu günler geride kaldı. Büyü bozuldu. Masallar tarih oldu. Herkes kendi hikayesinin , kendi arzularının kahramanı oldu. Sevgileri , dostluğu, paylaşmayı yitirdik. Kendi dünyamızda, kendi isteklerimizi önemli kıldık. Yardım etmekten kaçtık ama kendimiz için yardım dilendik.
Özledik özlemesine ama özlemlerimizi gururlarımız yüzünden dile getirmedik. Tüm duygularımızı zayıflık olarak gördük. Güçlü olmak adına taktığımız maskeler bizleri somut nesnelerle aynı kıldı. Yitirdik işte…
Yan yana yolda kaldırımda yürürken; düşeni kaldırmadık, baktık, güldük ve geçtik öylece…
Kendi yaptıklarımızı övdük hep. Başkalarının yaptıklarına da en alasından kulplar bulduk, beğenmedik. Mükemmel olmayı becermek yerine, mükemmelliği hep karşımızdakilerden bekledik. Sen önce bana benim istediklerimi ver hele, ben sonra sana canım isterse senin istediklerini veririm dedik.
Çıkar en büyük ilişki ve iletişim kaynağı haline geldi. Bize faydası olmayanı değersiz kıldık. İkili ilişkilerimizde bile bize ne katacaklarına baktık. Parası olsun, evi olsun arabası olsun dedik. Neden? E rahat etmeliydik. Bedenimizi sunuyorduk neticede. Bedeni sunmak? Duyguları, hisleri yok saymak… ne kadar da vahim… Düşündükçe ürküyorum.
Robottan insan yapmaya çalışırken teknoloji, insanın robotlaşıp somutlaştığını gözden kaçırmış sanırım. İlerdeki robottan insanlar, öyle görünüyor ki bizden daha hassas ve duygusal olacaklar gibi.
Nereye gidiyorsun ey insanoğlu? Derdin ne yahu? Diye düşünüp sinirleniyorum kendimce… ama benim sinirlemem ruhsuzlaşmış tek kalıp, tek düzen insanoğlunun kötüye giden evrimleşme sürecini baltalamaya yetmiyor.
Özledim yahu….!
Yardımlaşmayı, sevmeyi, değerli kılmayı, bir görmeyi, önemsemeyi, dokunmayı, gözlerimin içiyle gülmeyi özledim…
Ayrı gayrı takılmak efelik, büyüklük değil. Bildiğin kendini üstün kılma çabaları. Gerek var mı ki buna? Herkesin kapasitesi yapabilirlikleri zaten belli ve sınırlı. Kendini geliştirdikçe, çalıştıkça daha ileriye taşırsın bu kapasiteyi. Üstün görmekle üstün olmak için çalışmak arasında koskoca bir uçurum var. Bu uçurumu yok sayıp kendini farklı gösterme çabaları anlamsız.
Özünde neysen o sundur. Başka bir kimlik başka bir karakter oluşturma çabaları yersiz, anlamsız. Bu sana sadece yalnızlık katar. Yalnızlıksa seni zamanla hiç kılar…
Var olmaktan yok olmaya adım adım ilerlersin. Benliğinin hükmü kalmaz. Zamanla övündüğün özelliklerin seni sen yapmaya yetmez. Unuttuğun gibi unutulursunda…
Oysa insan olmak, insanlık vazifelerini yapmak, kendini hiçleştirmekden daha kolay…
Hazıra konmak yerine çabalamak seni daha da güçlü kılar. He bu çabayı ezmeden, küçümsemeden, yok saymadan yaparsan işte o zaman sen sen olursun. İnsanlar da sen olduğun için sana değer verirler. Bence buna değer beni ben olduğum için sevenler sayanlar olmalı etrafımda. Gücümün, kudretimin oyuncaklarının vıcık vıcık yalakalanmalarındansa, ayağım takılıp düştüğümde beni ezip geçecek olan insanların etrafımdaki varlığındansa bunu tercih ederim…
İnsanca yaşadığımız günleri unutmamak dileği ile…
Deniz Savcı.

Özledik özlemesine ama özlemlerimizi gururlarımız yüzünden dile getirmedik. Tüm duygularımızı zayıflık olarak gördük. Güçlü olmak adına taktığımız maskeler bizleri somut nesnelerle aynı kıldı. Yitirdik işte…
Yan yana yolda kaldırımda yürürken; düşeni kaldırmadık, baktık, güldük ve geçtik öylece…
Kendi yaptıklarımızı övdük hep. Başkalarının yaptıklarına da en alasından kulplar bulduk, beğenmedik. Mükemmel olmayı becermek yerine, mükemmelliği hep karşımızdakilerden bekledik. Sen önce bana benim istediklerimi ver hele, ben sonra sana canım isterse senin istediklerini veririm dedik.
Çıkar en büyük ilişki ve iletişim kaynağı haline geldi. Bize faydası olmayanı değersiz kıldık. İkili ilişkilerimizde bile bize ne katacaklarına baktık. Parası olsun, evi olsun arabası olsun dedik. Neden? E rahat etmeliydik. Bedenimizi sunuyorduk neticede. Bedeni sunmak? Duyguları, hisleri yok saymak… ne kadar da vahim… Düşündükçe ürküyorum.
Robottan insan yapmaya çalışırken teknoloji, insanın robotlaşıp somutlaştığını gözden kaçırmış sanırım. İlerdeki robottan insanlar, öyle görünüyor ki bizden daha hassas ve duygusal olacaklar gibi.
Nereye gidiyorsun ey insanoğlu? Derdin ne yahu? Diye düşünüp sinirleniyorum kendimce… ama benim sinirlemem ruhsuzlaşmış tek kalıp, tek düzen insanoğlunun kötüye giden evrimleşme sürecini baltalamaya yetmiyor.
Özledim yahu….!
Yardımlaşmayı, sevmeyi, değerli kılmayı, bir görmeyi, önemsemeyi, dokunmayı, gözlerimin içiyle gülmeyi özledim…
Ayrı gayrı takılmak efelik, büyüklük değil. Bildiğin kendini üstün kılma çabaları. Gerek var mı ki buna? Herkesin kapasitesi yapabilirlikleri zaten belli ve sınırlı. Kendini geliştirdikçe, çalıştıkça daha ileriye taşırsın bu kapasiteyi. Üstün görmekle üstün olmak için çalışmak arasında koskoca bir uçurum var. Bu uçurumu yok sayıp kendini farklı gösterme çabaları anlamsız.
Özünde neysen o sundur. Başka bir kimlik başka bir karakter oluşturma çabaları yersiz, anlamsız. Bu sana sadece yalnızlık katar. Yalnızlıksa seni zamanla hiç kılar…
Var olmaktan yok olmaya adım adım ilerlersin. Benliğinin hükmü kalmaz. Zamanla övündüğün özelliklerin seni sen yapmaya yetmez. Unuttuğun gibi unutulursunda…
Oysa insan olmak, insanlık vazifelerini yapmak, kendini hiçleştirmekden daha kolay…
Hazıra konmak yerine çabalamak seni daha da güçlü kılar. He bu çabayı ezmeden, küçümsemeden, yok saymadan yaparsan işte o zaman sen sen olursun. İnsanlar da sen olduğun için sana değer verirler. Bence buna değer beni ben olduğum için sevenler sayanlar olmalı etrafımda. Gücümün, kudretimin oyuncaklarının vıcık vıcık yalakalanmalarındansa, ayağım takılıp düştüğümde beni ezip geçecek olan insanların etrafımdaki varlığındansa bunu tercih ederim…
İnsanca yaşadığımız günleri unutmamak dileği ile…
Deniz Savcı.
0 comments :
Yorum Gönder