Bir sigara versene..


İşime giderken, yolumun üzerinde bazı sabahlarda yaşlı bir “teyze”ye denk gelirim. O “teyzeyi” herkes bilir. Elinde bir sopa vardır. O sopa ile etrafta kim varsa kovalar, bir güzel de küfreder, kovaladıkları kaçar. Başka yerlerde görülür mü bilemiyorum. Ben onu hep aynı yerde görüyorum. Ne yer, ne içer, nerede yaşar, çoluğu çocuğu var mıdır, yok mudur onu da bilmiyorum. Ağzından sigarası düşmez teyzemin, yazın ince giyinir, kışın kalın, bir de çok zayıftır. Bir hır, bir gür, bir sinir. Bağırıyor, çağırıyor, hırsını alamıyor, her saniye, her saat başı öfkesini kusuyor. Yaşını tahmin etmekte zorlanırım. En az 80 yaşında. 80 yıllık hayatının öfkesini atamıyor içinden. Deliliğinin doruklarına ulaşmış, boş vermiş gitmiş, işin kolayını bulmuş, kimse ona bir şey demiyor. İstediğinde sigarasını da veriyorlar, yakıyorlar hürmetle teyzemin, “Delidir, ne yapsa yeridir” diyerek. (*)
Çok istemişimdir çok. Tam kafayı yeme haline girip, boşverip, SIYIRMAYI. Çok özeniyorum teyzeme. Ben de ne yaparsam yapayım, böyle yeri olsun, tebessümle karşılanayım. Her hareketimde, her adımımda atmaca gibi beklenip, laf söylemek için fırsat kollanılmasından bıkıp usanmışken. Demesinler yahu, bana da bir şey demesinler. Tırlatmak istiyorum, sırf bu yüzden..Ben daha ne yapayım? Düşünüyorum, daha ne yapmam gerekirdi, ne zaman yeter diyecekler, ne zaman herhangi az bir şeyle yetinip mutlu olmayı bilecekler? Ben ölünce mi? Ben öldükten sonra tufan o zaman? Ve hatta kıyamet? E yetti gayri, nedir bu husumet ve de hıyanet?
Bakıyorum ölümün soğuk nefesini ensesinde hissedenler boşaveriyor birden herşeyi, çoğunlukla hepimiz bu soğuk nefesi bilemediğimiz için BİR günlük hayatımızdan bir türlü kopamıyoruz. Her gün, ama her Allah'ın günü o soğuk nefesin ne zaman geleceğini düşünüp, her bir şeyin geçici olduğunu idrak edip, acaba bu hayat ne kadar tatlıdır, bu hayatın tatlığının ne kadarının idrakindeyim, yoksa değil miyim? Bu nefesi hissettiğimde panik olup vazgeçemez hale düşecek miyim, düşmeyecek miyim? Çok sevdiğimi mi sanıyorum, yoksa gerçekten sevmiyor muyum? Ya da ne bileyim, kendi kendimi mi kandırıyorum? Ne kadar samimiyim? Yakında yeni bir yıla, yeni bir yaşıma gireceğim, kendimle ilgili ciddi bir temizlik yapmam gerekir değil mi? Bu hayata bir daha geleceğimin garantisi yok. Bu hakkımı en iyisinden, en güzelinden, en ciddisinden kullanmam gerekiyorken? Elimi çabuk tutmam gerekir tezelden.
Çocukluktan çok da fazla olmayan bu yaşıma kadar ileride paylaşmayı planladığım kayda değer, BENCE, enteresan tecrübeler yaşadım. Bu tecrübelerin bir çoğunda ortak noktalarımız olduğunu tahmin ediyorum. Bunları sizlerle paylaşma kararı aldım. Bir süredir de yazmaya başladım zaten. Şimdilik sürç-i lisan ettimse affola.
Sevgiler,
İlknur Kırbaş






1 comments :

Adsız dedi ki...

Süper bir yazı tebrikler...