Uyan perişanlıklarım uyan!

 “Uyan ey gözlerim gafletten uyan!”

“Azrail’in kastı canadır, inan!”

“Uyan, ey gözlerim gafletten uyan!”

“Uyan uykusu çok gözleri, uyan!”

Bu ilâhiyi bir kitapta okumuştum, Ali Ufki Beyin, III. Murat Han’ın nutku şerifi üzerine bestelediği bir ilahidir. Ali Ufki Bey, yanılmıyorsam bir Polonya mühtedisiymiş.

III. Murat Han, bu nutku şerifinde taca, tahta güvenilmemesi, hatta “yedi, iklim benimdir deyu” kibirlenmemesi hususunda kendini uyarır.

Yani; öyle zannediyorum ki, sadece sabah namazına kalkamama hüznünden ibaret değildir.

Kim bilir, bu yazdıklarının içinde ne çok yazamadığı acıları, pişmanlıkları, çaresizlikleri vardı.

III. Murat Hân. II. Selim Hân’ın oğludur. İkinci Selim Hân’ın eşi Yahudi kökenli Nurbanu sultandan olma Murat Hân’ın zevcesi Safiye Sultan’da bir Venedik Yahudi’si idi. Buraya kadar olan kısım III. Murat Hân’ın özel hayatı. 
 Asıl mesele;

“Uyan ey gözlerim gafletten uyan!” mısrası ve bu ilahide geçen özellik.

Yukarıda bahsettiğim gibi III. Murat Hân sadece sabah namazına kalkamadığı için hüzünlenmiş değildi.

Hepimizde olduğu gibi, para, şan, şöhret ve hâkimiyet gücü bazen bizi asıl olan iç dünyamızdan alır, söker başka dünyalara yerleştirir.

Güç beraberinde zulmü getirir, Para beraberinde huzuru götürür ve bir megolamanlık başlar.

Takii kendimizle baş başa kaldığımız vakide kadar.

Ayna da gerçek yüzümüzü görür ve  “Uyan ey gözlerim gafletten uyan!” diyebiliriz.

Bu ilahiyi dinlerken gözümün önüne seherde uyanık kuşları ağaçları seyreden, onların “Dillü dillerince” tembihatını dinleyen; dağların, ağaçların, taşların “tevhit eylediğine” şahit olan bir mahzun adam, padişah gelir.

O ne büyük bir padişahtır ki yedi düvele hükmeder ve yinede bu dünya fanidir aslımız kara topraktır, her şey sonuçta bir nefes alım zamanı kadar dar ve kısadır diyebilir.

Bu dünyada her şeyim var diyebiliriz, hatta bütün her şey benim diyebiliriz…Arkamıza aldığımız maddi güç için yürüyüşümü değiştirebiliriz..

Kolluk kuvvetlerinin başı olabiliriz!

İşimiz itibari ile illegal güçler kullanabiliriz…

Bize hakkın, halkın verdiği gücü kötü emellerimize kullanabiliriz…

Gaflet içinde perme perişan halimizi görmezden gelip, üstümüzü örttüğümüz ruhumuzun uyumaya devam etmesi için içimizdeki şeytanı devamlı hazır sıcak bir battaniye gibi ruhumuza sarmalayabiliriz…


Unutmayacağımız tek şey var!

Nefes!

Nefes ihtiyacı!

Ona olan ilahi bağımlılık ve onsuz yaşam koşullarımıza devam edemememiz…

Dünyanın en zengini olsan!

Gücün kuvvetin yerinde olsa!

Padişah olsan!

Tahta çıksan!

Gaddar olsan!

Kimse seninle başa çıkamasa, astığın astık kestiğin kestik olsa ne yazar!

Nefes bağımlısısın…

Ve O nefes bağımlılığın elini kolunu bağlayan tek gerçek!

“Her şey benimdir diyorsun ya… Daha aldığın nefesi içinde bile tutamıyorsun!”

Sen ne diyorsun?  İnsanoğlu!

Murat Keçeci 





0 comments :