Neden Türkiye? -Deniz Savcı

Milattan yüzyıllar önce Mısırlılar ve daha sonraları da Romalıların, Çinlilerden ipek satın almasıyla Anadolu toprakları ; Avrupayı, Asyaya bağlayan bir köprü görevi görmeyi başlamıştır. Bu güzargahın büyük bir bölümünü kendi toprakları üzerinde barındırması birçok halkın bu topraklara sahip olma isteğini körüklemiştir. 

Hristiyanlık dininin ortaya çıkması üzerine dünyada kurulan ilk 7 kilisede bu topraklar üzerindeydi. Bugünkü hristiyanlığın mimarı olan, Tarsuslu Aziz Pavlos’ da Anadolu toprakları üzerinde ilk misyonerlerik faaliyetlerine başlamıştır. Aziz Pavlos’ un Galakyalılar kitabı da 2000 yıl önce Ankaralılar için yazılmıştır. Dolayısıyla hristiyan alemi içinde Anadolu toprakları bunun için çok önemlidir. İlk Hristiyan Topluluğu olan Süryanilerin merkezi Mardin’ de, Ayasofya’ da Türklerin elindedir. 


Hristiyanlığın merkezi olarak görülen Anadolu toprakları; Avrupalı Katolik Hristiyanların, Papanın talebi ve çesitli vaatleri üzerine, sonradan Müslümanlığı seçmiş halkların elindeki Ortadoğu toprakları üzerinde askeri ve siyasi kontrol kurmak için; 1095-1270 yılları arasında tam 2 yüzyıl süren Haçlı Seferlerini başlatmışlardır. Birinci Haçlı Seferi'nden sonra 10'a yakın Haçlı Seferi yapıldı. Ancak bunlardan hiçbiri başarılı olamadı. Orta Doğu'da güç kazanan çeşitli Müslüman Devletler zamanla Haçlı Devletleri'ni birer birer ele geçirdiler. 


Hristiyanların Haçlı Seferlerinden sonra başarılı olamamaları onları Birinci Dünya Savaşına kadar başka yöntemler geliştirmelerine neden olmuştur. Bunun içinde silahsız savaş yöntemi olarak misyonerliği geliştirmişlerdir. Öyle ki misyonerler kendilerini silahsız Haçlı askerleri olarak bile adlandırmışlardır. Bu bağlamda misyonerlerin gerçek hedefinin; Türklerin elinde bulunan Anadolu’ ya sahip olma arzusunun olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 


Avrupa devletleri papalık ve misyonerliği o kadar çok benimserler ki, 1646’ da İngiltere’ de, 1662 yılında da Vatikan’ da misyonerlik bakanlık haline getirilir.
1890’larda Osmanlı’ da ABD konsolosu olarak bulunan Jewwet, Osmanlı’ nın yer altı kaynakları hakkında bir rapor hazırlar. Raporda, Anadolu’ nun maden kaynaklarının zenginliğinden ve pek az işletildiğinden bahsederek başka bir devletin elinde olsa bu maden kaynaklarının yüzyılın en büyük verimini ve servetini sağlayabileceğini ifade eder.


Tüm bunların farkında olan hristiyan alemi ve emperyalist güçler de bu toprakları her şekilde ele geçirmek adına tarih boyunca çeşitli yöntemlerle faaliyetlerde bulunurlar. Misyonerlik faaliyetlerini eğitim üzerinde yürütmenin daha işlevsel olacağını farkeden güçler, Osmanlı topraklarında sayısız okul, yetimhane, hastane ve eczane kurarak halkı kendilerine doğru çekmeye çalışıp müslüman çocuklarını hristiyan batılı kültürle eğitmeye çalışmışlardır. Buna da Osmanlının ilan ettiği Islahat fermanları ve Kapütülasyonlar yeterince olanak sağlamıştır.


Osmanlı’ da o dönem eğitimin zayıf, bilimin tanrıya karşı gelme olarak adlandırılmasından ötürü misyonerlerin açmış oldukları okulların denetlenememesi , misyoner okullarında okutulan çocukların gerek zorla, gerek özendirilerek hristiyanlaşmasına ve kendi topraklarının insanına karşılık ajan görevi üstlenmesine neden olmuştur. 


Misyonerlerin eğitim dışında diğer faaliyeti de çok kültürlü Osmanlı’ yı bölerek hristiyanlığı aşılamaktır. Ermeni ayaklanmalarının da; misyoner okullarında hristiyanlaştırılan Ermenilere vaad edilen; kendinize ait vatanınız olacak sömürülmeden yaşayacaksınız sözleriyle ortaya çıktığı da bir çok kaynak tarafından zaten kabul olunup, doğrulanmıştır. 


Cumhuriyet in kurulması ndan sonra Mustafa Kemal Atatürk misyonerleri tehlike olarak gördüğünden 13 Ağustos 1934’ te misyoner propagandası içeren kitapların Türkiye’ ye sokulmasını yasaklar. 27 Aralık 1937’ de de “Ücretleri Umumi Muavezene Kanunu’ nun 5. Maddesi gereğince 937 yılı mali bütçesinin E cetveline dahil 654. Faslın 1. Maddesine konulan tahsisattan verilmek üzerine azınlık ve yabancı okullarda okutulan yabancı dillerdeki kitapların yeniden incelenmesi “ kararı alınır.
Atatürk’ ten sonra din konusunda hep Adnan Menderes ve Demokrat Parti suçlansa da dinsel tavizler, İnönü tarafından verilmeye başlanmıştır. Menderes iktidarı ise bu tavizleri iktidarın felsefesi haline getirmiştir. 


Anadolu topraklarını hristiyanlaştırma düşünceleri 24 Temmuz 1914’ te İngiltere’ nin başındaki Lloyd Geroge’ un dünyaya yeniden şekil verme çabasıyla silahlanıp tarih sayfalarında Birinci Dünya savaşı olarak karşımıza çıkar. Llyod George Çanakkale Savaşını yaratan, Osmanlı’ yı paylaşmaya kalkan, Arapları organize ederek Osmanlı’ ya isyan ettiren, Yunanlıları İzmir’ e çıkaran, Milli Mücadeleye engel olmaya çalışan lider olarak da bilinir.


Avrupa’da milliyetçiliğin bu savaşla ve imparatorlukların yıkılmasıyla yeniden canlanması, Almanya’nın yenilgisinin yan etkileri ve Versay Antlaşması’nın yarattığı problemler İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına katkıda bulunan etkenler olarak kabul edilir.


Bütün bu tarihsel bilgileri kısa kısa sizlere sunmaya çalışmamdaki sebep, üzerinde yaşadığımız toprakların nedenli önemli olduğunuzu anlamanızı istememden ötürüdür. Dünya savaşlarından sonra boş durmayan misyonerler ve emperyalist güçler yine aynı politika üzerinden ülke topraklarını bölüp vatanımızı ele geçirme planları içindeler. Türkü, Kürdü, Alevisi, Sunnisi ile her kesimi her etnik grubu ve ırkı birbirine düşman etmekte hiç sakınca görmemişlerdir.
Bugün yaşadığımız sorunlar hep bu güçlerin oyunlarına gelmemizden ötürüdür. Tarih tekerrürden ibarettir ve şimdilerde yeniden tekerrür etmekte. Biribirimizi sen şusun, ben buyum diye ötekileştirmek yerine, bir olup bu vatanın topraklarına sahip çıkmalıyız


DENİZ SAVCI

www.kocaeliguncel.com Logo

0 comments :