Rasgele olduğunu sandığın şeyler.. Bir daha düşün? (Orijin-I)
1994 yılında İstanbul‘da olmanın havailiği, afrası tafrası üzerimde.. Ne Adana‘yı ne de Ankara’yı sevmiştim.. Beyoğlu vardı ya…. Orayı gördükten, kokusunu aldıktan sonra bağımlısı oluvermiştim… Tramvay durağından başlayacağım sonra Galatasaraya’a kadar gideceğim… Hep de bakacağım, ha bir de kızacağım gidenler sağdan yani Fransız Konsolosluğu’nun hizasından, gelenler de soldan Mefisto Kitapevi tarafından.. Beyoğlunda gidiş sağdan dönüş soldan olur arkadaş… Üsküdardayım… Aylardan Mayıs. İşim oradaydı, çok dolaştım ben İstanbul’u, Adana’da yolumu bulamam ama İstanbul’un her bir yerinden girer çıkarım…Üsküdar’ı çok severim, camilerinden ve aklı karalar yüzünden değil. Üsküdar’da bir bank bulacaksın, sonra oradan Ortaköy‘ü, Emirgan’ın renklerini, köprüyü, Dolmabahçe‘yi izleyeceksin… Canım Beyoğlu’nu çekti.. O gün nedendir bilinmez, içsesim uzun zamandan beri görmediğim platonik aşkımı göreceğimi söylüyordu.. Hazırlıklıydım, biliyordum görecektim.. Tam ben oradayken o da tam karşımda beliriverecekti.. Bu hislerle bir motora bindim. Nasıl da bu kadar emin olabiliyordum? Hala şaşarım kendime, hala, olacağı bile bile seromoni gibi kendini buna hazırlamak ve tadına varmak.. Beşiktaş’a geldim.. Oradan hemen bir dolmuş ile Taksim‘de soluğu aldım.. Üzerimde işim gereği giydiğim uzun bir etek vardı.. Kahve tonlarında, tedirgindim..Yeterince iyi görünüp görünmediğimi sorguluyordum, bu an benim için kıymetli idi ve hatırda kalacak şekilde özel olmalıydı. Tramvay durağından itibaren her zamanki düzenime uyarak sağdan devam ettim.. Bir iki dakika sonra o karşımdaydı.. Şaşırmış gibi davrandım, ayaküstü havadan sudan bir iki konuşma ki resmiydim.. Ya çakarsa? Olmaz anlamasını, farketmesini asla istemiyordum.. O benim istediğim gibi benden uzak ve beni yaralamayacak güvenli haliyle kalmalıydı.. Konuşma bitti.. E, ben Beyoğlu’nun başında iken öngördüğüm karşılaşma çoktan gerçekleşmişti.. Devam ettim.. Heyecandan da ölüyordum, heyecanımın tadında daha da bir keyifle “vayy işte ben böyle hissederim, ve doğru da hissederim” diye içimden geçirip duruyordum..
Anzavur Pasajı…Ta oraya kadar yürümüştüm.. Orada mistik taşlar satan bir dükkan vardı, uğrayayım dedim…Buraya kadar gelmişken, zaman geçer, çene çalar, sonra da evime dönerim diye düşündüm.. Pasajdan içeri girdim. Arkadaşlarım beni karşıladılar, seni biriyle tanıştırmak istiyoruz, bir bayan, galiba yardıma ihtiyacı var, bir konuş bakalım senin için de değişiklik olur.. O bayanla konuştum..Tanıştım.Çok iyi arkadaş olduk, birbirimizi çok güzel anlıyorduk. Keyifli sohbetlerimiz oluyordu. O da beni çok sevdiği bir başka arkadaşı ile tanıştırdı.. Bana hatta “hizmetçi kılıklı” diyebilecek denli sivri dilli bir adam.. O adamın var olduğu ortama giderken, içimden bir ses hep “vazgeç, geri dön, gitme” dedi.. O gün her bir şey rastgele idi. Çok plansız bir tanış ama planlı bir gidiş. Platonik aşkımın yoluna çıkayım derken ölene kadar hayatımda çok önemli bir yeri olacak kişiye ulaşacak bir kapı açılmıştı.. Bunu anlamam zaman aldı.. İmkansız olarak nitelendirdiğim her şey imkanlı oldu.. Bugün benim var olduğum halimle üzerimde çok emeği olan beni eğiten büyük bir üstad ile tanışmışım.
Devam edecek..
İlknur Kırbaş,
0 comments :
Yorum Gönder