Beyaza şarkı söylemek...
Beyaza şarkı söylemek...
14 Ocak 2013, Pazartesi - 23:51
Sabah kalktığımızda güneşin pembemsi ışığına bakarken bulmuştuk kendimizi!
Limon sandıklarını, dedemizin küçük çakısıyla küçük çıtalar haline getirdikten sonra, “Sümerbank” poşetiyle çevrelemiştik uçurtmamızı!
Birde eski “Günaydın” gazetesinin sayfalarından yaptık mı kuyruğunu değmeyin keyfimize!
Sıra, on arkadaş haftalık harçlığımız 2.5 liralarımızı biriktirerek aldığımız ince sicimize gelmişti!
Bakkal kırk defa sordu “Bu iple ne yapacaksınız?” diye!
Endişeli idi!
Çünkü insandı ve insanlık, çocukluk onun için hala önemli idi!
“Ya iple kendilerine bir şey yaparsa bu çocuklar”ın tasası vardı!
Uçurtmamızın gökte süzülüşünü seyrederken, babalarımızın arkamızda dikilişine tanık olurduk hep!
Bir süre sonra uçurtmalar, babalarımızın eline geçerdi!
Çocukluklarını yaşayamamışlardı garibanlar, hep tekme tokat görmüşlerdi…
“Biraz uçursunlar hayallerini”derdik!
Sonra bir tahta sandık peydahlandı!
Oda ne? İçinde bildiğin koca bir adam vardı!
Hani şu Vizon tele’de “Zeki Müren’de bizi görecek mi?” komikliği var ya!
O bizim gerçeğimizdi!
O İçinde koca bir adam olan tahta camlı sandık! Sanki hepimizi esir aldı…
Uykularımız yarıda kaldı, uçurtmamız o geldikten sonra bir daha havalanmadı!
Nenem “Şeytan işi bu” dedi!
Gülüştük nenemize “Bu bunamış mı ne?”
Sonra siyah beyaz, dizilerin esiri iken, dediler ki insanlık çok mat açalım rengini!
Verdiler gazı, olduk bas bayağı bildiğin renkli!
Kara Şimşek’le hızı!
Dallas’la entrikayı!
Küçük evle ezilmişliği izledik!
Eti puf’la beslendik, vallahi biraz biraz eridik!
Sonra bir tel bağladılar evimize “Ankara çık aradan” derken, karşı komşumuza telden seslendirdiler!
“Yumurtam yok komşu!”yalanını söylemeyi mubah ettiler!
Eee nasılsa yüz yüze değiliz diye, bildiğin yalanı öğrettiler!
Sonra kablolar çok geldi ve masraflıydı tabi!
Topladılar, koca bir insanlığı arka cebimize soktular iyi mi?
Uydular,
Kablolu TV’ler
İnternet derken!
Bütün insanlığı evlerine kilitlediler!
Her şey kontrol altındaydı artık!
Bir düğme ile güldürüp, bir düğme ile ağlatacakları çağı getirdiler!
Siber savaşlar çıkarıp, siber virüsler yayıp, Kitleleri yavaş yavaş imha ettiler. Çocuğunun doğumuna Cep telefonuna bakarak sevinen babaları ise bu devirde icat ettiler!
Teknoloji denen canavar uçurtmamızı nerede uçuruyorsan, nerede bizim yaşamımı saklıyorsan, nerede komşuluğumuza zülüm ediyorsan…
Nerede kalmışsa duygularımız?
Nereye kitlenmişse insanlığımız? Çıkarıver artık!
Evren yalnız kaldı! İnsanlık umutsuz…//Sokaklar ise bomboş…
Limon sandıklarını, dedemizin küçük çakısıyla küçük çıtalar haline getirdikten sonra, “Sümerbank” poşetiyle çevrelemiştik uçurtmamızı!
Birde eski “Günaydın” gazetesinin sayfalarından yaptık mı kuyruğunu değmeyin keyfimize!
Sıra, on arkadaş haftalık harçlığımız 2.5 liralarımızı biriktirerek aldığımız ince sicimize gelmişti!
Bakkal kırk defa sordu “Bu iple ne yapacaksınız?” diye!
Endişeli idi!
Çünkü insandı ve insanlık, çocukluk onun için hala önemli idi!
“Ya iple kendilerine bir şey yaparsa bu çocuklar”ın tasası vardı!
Uçurtmamızın gökte süzülüşünü seyrederken, babalarımızın arkamızda dikilişine tanık olurduk hep!
Bir süre sonra uçurtmalar, babalarımızın eline geçerdi!
Çocukluklarını yaşayamamışlardı garibanlar, hep tekme tokat görmüşlerdi…
“Biraz uçursunlar hayallerini”derdik!
Sonra bir tahta sandık peydahlandı!
Oda ne? İçinde bildiğin koca bir adam vardı!
Hani şu Vizon tele’de “Zeki Müren’de bizi görecek mi?” komikliği var ya!
O bizim gerçeğimizdi!
O İçinde koca bir adam olan tahta camlı sandık! Sanki hepimizi esir aldı…
Uykularımız yarıda kaldı, uçurtmamız o geldikten sonra bir daha havalanmadı!
Nenem “Şeytan işi bu” dedi!
Gülüştük nenemize “Bu bunamış mı ne?”
Sonra siyah beyaz, dizilerin esiri iken, dediler ki insanlık çok mat açalım rengini!
Verdiler gazı, olduk bas bayağı bildiğin renkli!
Kara Şimşek’le hızı!
Dallas’la entrikayı!
Küçük evle ezilmişliği izledik!
Eti puf’la beslendik, vallahi biraz biraz eridik!
Sonra bir tel bağladılar evimize “Ankara çık aradan” derken, karşı komşumuza telden seslendirdiler!
“Yumurtam yok komşu!”yalanını söylemeyi mubah ettiler!
Eee nasılsa yüz yüze değiliz diye, bildiğin yalanı öğrettiler!
Sonra kablolar çok geldi ve masraflıydı tabi!
Topladılar, koca bir insanlığı arka cebimize soktular iyi mi?
Uydular,
Kablolu TV’ler
İnternet derken!
Bütün insanlığı evlerine kilitlediler!
Her şey kontrol altındaydı artık!
Bir düğme ile güldürüp, bir düğme ile ağlatacakları çağı getirdiler!
Siber savaşlar çıkarıp, siber virüsler yayıp, Kitleleri yavaş yavaş imha ettiler. Çocuğunun doğumuna Cep telefonuna bakarak sevinen babaları ise bu devirde icat ettiler!
Teknoloji denen canavar uçurtmamızı nerede uçuruyorsan, nerede bizim yaşamımı saklıyorsan, nerede komşuluğumuza zülüm ediyorsan…
Nerede kalmışsa duygularımız?
Nereye kitlenmişse insanlığımız? Çıkarıver artık!
Evren yalnız kaldı! İnsanlık umutsuz…//Sokaklar ise bomboş…
0 comments :
Yorum Gönder